2060 yılında insanlar kaç yıl yaşayabilecek

1997 yılında, 122 yaşında olduğu bildirilen Jeanne Calment, Fransa’nın güneyinde hayata gözlerini yumdu ve insan ömrü için bir ölçüt oluşturdu.

Herkes kaydın gerçekliğine ikna olmasa da, Calment’in öldüğü iddia edilen yaş artık potansiyel insan ömrü için kaba bir işaret. Şu anda 110 yaşından büyük olan birkaç düzine bireyden herhangi birinin 125. doğum gününü görme ihtimali yok denecek kadar az.

Georgia Üniversitesi’nden ekonomist David McCarthy ve ABD’deki Güney Florida Üniversitesi’nden risk yönetimi ve sigorta uzmanı Po-Lin Wang biraz daha iyimser. Onlara göre gerçek bir rekor kırılması eli kulağında.

Genlerimizden uzun ömürlülüğün her damlasını çıkardığımızı düşündüğümüz için suçlanamayız. Şu anda tarihte hiç olmadığı kadar çok asırlık insan olsa da, hayatta kalma tavanı 11. on yılda sıkışmış gibi görünüyor ve geçen yüzyıldan beri de öyle.

McCarthy ve Wang, İnsan Ölümlülüğü Veritabanı’ndaki doğum kohortlarından elde edilen ölüm verilerini kullanarak, şu anda sanayileşmiş 19 ülkede aynı yılda doğanların yaşam sürelerini analiz etmek için Bayesian istatistiksel bir yaklaşım kullandılar.

Bu kadar olgun bir yaşa kadar yaşayan insan sayısı istatistiksel olarak biraz sınırlı olduğundan, ikili, herhangi bir bireyin varsayılan bir ölümlülük platosuna ilk ulaşması beklenen yaşı daha iyi tahmin etmek için Gompertz yasası olarak bilinen bir işlevi uyguladı.

Bu ‘Gompertz Maksimum Yaş’ ya da GMA, teorik olarak insan ömrünün bir üst sınırına işaret etmelidir. GMA bir kohorttan diğerine oldukça sabitse, bir maksimum yaşın var olduğunu varsayabiliriz. Tıp bilimindeki ilerlemeler daha fazla insanın hastalıklardan kaçınmasına ve yaralanmalardan kurtulmasına yardımcı olabilir, ancak öldüğümüz yaşların dağılımı daha küçük bir aralığa sıkıştırılacaktır.

Öte yandan, GMA’nın kohortlar arasında yükseldiği tespit edilirse, ölümlülüğün ‘ertelendiğinden’ şüphelenmek için bir neden olabilir, yani biyolojimize bağlı bir yaşam süresi sınırı varsa, bunun henüz yürürlüğe girdiğini görmüyoruz.

Tarih boyunca GMA çoğunlukla nispeten sabit kalmış gibi görünüyor. Sanitasyon, sağlık hizmetleri ve beslenme alanlarındaki gelişmeler ağırlıklı olarak daha fazla insanın yaşlılığa ulaşmasını sağlamış, ölüm dağılımını uzatmaktan ziyade belli bir noktadan sonra sıkıştırmıştır.

Yine de durumun böyle olmadığı farklı dönemler de olmuştur.

Bunlardan biri, GMA’nın yaklaşık beş yıl arttığı 19. yüzyılın ortalarından sonraki on yıllarda doğan insanlar arasındaydı. Nedeni net olmamakla birlikte, bu artış kadınlar arasında daha belirgindi. Ayrıca, 1980’den önce yüzüncü yaşına basan bireyleri de tanımlıyor, bu da tıbbi teknoloji ve halk sağlığı önlemlerindeki önemli gelişmelerin sorumlu olabileceğini mümkün kılıyor.

GMA’da çok daha önemli bir sıçrama 1910 ile 1950 yılları arasında doğanlar arasında gerçekleşiyor gibi görünmektedir. Şu anda yaşları 70 ila 110 arasında olan bu kişilerde ölüm oranının yaklaşık 10 yıl erteleneceğini tahmin edebiliriz; bu da en azından birkaç emeklinin 2060 yılına kadar çok ileri yaşlardaki doğum günlerini kutlamak için haberlere çıkabileceğini göstermektedir.

Bu eğilimler, kayıtların son birkaç on yılda neden durgunlaştığını açıklamaya da yardımcı olabilir. Ölümlülüğün ertelenmesine yol açan sosyal değişiklikler her kohortu eşit derecede etkilemeyebilir, yani uzun ömür rekorları kıracak kadar yaşlı olanlar, bir sonraki erteleme dönemine yol açan önlemlerden faydalanamayacak kadar yaşlı olabilir.

Diğer çalışmalarla birlikte ele alındığında, tıptaki ve sosyal refaha erişimdeki sıçramalar, torunlarımızdan bazılarının ömrümüze on yıllar ekleyebilmesini sağlayabilir.

Henüz doğum günü mumu endüstrisine yatırım yapmayın. Çalışmanın sonuçları çok sayıda varsayım ve spekülasyona dayanmaktadır; bunlardan en önemlisi de sağlık hizmetleri ile ölümlülüğün potansiyel olarak ertelenmesi arasındaki ilişkidir.

Araştırmacılar, “1950’den önce doğan kohortların mevcut uzun ömür rekorlarını kırma potansiyeline ancak politika tercihlerinin yaşlıların sağlık ve refahını desteklemeye devam etmesi ve siyasi, çevresel ve ekonomik ortamın istikrarlı kalması halinde sahip olacağını vurguluyoruz” uyarısında bulunuyor.

Umutlanmak için bir neden olmaktan çok uzak olan bu çalışma bir uyarı niteliği taşıyor. Daha ileri yaşlara ulaşan ve yaşlılığın beraberinde getirdiği zorluklarla baş etmek zorunda kalan daha fazla insana sahip olmamızın yanı sıra, nüfus artışındaki düşüş, genç bir toplumdan daha az destek anlamına geliyor.

Pandeminin yaşlılar üzerindeki yıkıcı etkisinde görüldüğü gibi, toplum rekor kıran yaşam sürelerine hazır olmayabilir.

Önerilen...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir