Büyük Annemizin yedikleri bizi etkiliyor

Denildiğine göre insan yediğinin aynasıdır, ancak büyük olasılıkla annenizin yediğiniz şey olduğu gibi, ondan önceki büyükannenizin yediği şey de sizsiniz.

Hayvan gebeliği üzerine yeni bir çalışma, bir annenin çevresinin, yavrularının metabolizmasını uzun vadede nasıl etkileyebileceğine dair artan kanıtlara katkıda bulunuyor.

Bu nesiller arası etki ilk kez 1909 yılında genç ipek güvelerinde gözlemlendi. Bu güvelerin kış mevsimindeki davranışları belirli kalıtsal genlerden gelmiyordu, bunun yerine vücutlarının bu genleri nasıl ‘okuduğundan’ veya ‘açıp kapattığından’ kaynaklanıyordu.

Ve bu sonuç bir annenin çevresi tarafından düzenleniyordu.

Bu ‘epigenetik’ değişikliklerin potansiyeli o zamandan beri birçok diğer hayvan türünde, biz dahil, fark edildi; ancak bu değişikliklerin nesiller arası sınırları nasıl aştığı belirsiz kaldı.

Avustralya’daki Monash Üniversitesi’ndeki araştırmacılar, dişi ipek böceklerinin (Caenorhabditis elegans) belirli yiyecekleri yediklerinde çocuklarına ve torunlarına ekstra beyin koruması sağladığına dair kanıtlar buldular.

Çalışma insanlar üzerinde yapılmadı, ancak C. elegans, kendi türümüzle birçok geni paylaştığı için epigenetik değişikliklerin doğal dünyada nasıl işleyebileceği konusunda ilginç içgörüler sunar.

Eğer yumurta veya sperm gibi üreme hücreleri, rahimde annenin diyeti tarafından bir şekilde değiştirilirse, çalışmalar gösteriyor ki bu değişiklikler iyi veya kötü şekilde torunlara geçebilir.

Bilim insanları yuvarlak solucan larvalarına elma ve otlarda yaygın olarak bulunan ursolik asit adlı bir molekül beslediklerinde, yavruların doğal olarak meydana gelen nöral iletişimin bozulmasından kısmen korunduğunu gördüler.

Özellikle, ursolik asitin solucanlardaki belirli bir geni ‘açtığı’ gözlemlendi; bu gen belirli bir tür yağ olan, nöronların beyindeki aksonlarını zayıflamaktan koruyan bir sfingolipit olan sfingosine-1-fosfat yapar. İlk sonuçlar, bu yağın anne solucanlarının bağırsaklarından rahimlerindeki yumurtalara kadar gidebileceğini önermektedir.

Solucan yavrularında, araştırmacılar belirli sfingolipitlerin artan seviyelerinin önemli metabolik değişikliklere neden olduğunu buldular ve bu değişiklikler gelişim boyunca ve bir sonraki nesile kadar sürdü.

Monash’tan biyomedikal araştırmacı Roger Pocock, “Bu bir lipitin / yağın miras alındığı ilk kez” dedi.

“Üstelik anne solucana sfingolipit vermek, iki sonraki neslin aksonlarını korur. Bu, bir annenin diyetinin sadece yavrularının beynini değil, potansiyel olarak sonraki nesilleri de etkileyebileceği anlamına gelir. Çalışmamız, optimal beyin gelişimi ve sağlık için gebelik sırasında sağlıklı bir diyetin desteklenmesini sağlar.”

ABD’li epigenetik uzmanı Nicholas Burton’ın Nature dergisindeki makalenin bir gözden geçirilmesi önemli bir bağlam sağlıyor.

C. elegans bir ovipar hayvandır, Burton açıklıyor; yani yumurtaları bırakıldıktan sonra çatlarlar. Şu anki çalışmanın sonuçlarının memeliler gibi vivipar hayvanlara, yani canlı genç doğuranlara uzandığı net değil.

Ancak Burton, insanlarda düşük doğum ağırlığının, bazen gebelik sırasında beslenme eksikliklerinin bir sonucu olarak, çocuğun ileride kardiyovasküler hastalık ve tip 2 diyabet gibi metabolik sorunlar geliştirme riskini artırabileceğini gösteren epidemiyolojik çalışmalar olduğunu belirtiyor.

Burton, “C. elegans gibi model organizmalar üzerinde yapılan çalışmaların, hayvanların neden ve nasıl anne ve yavru metabolizmasını bağladığı konusunda pek çok yeni keşfe yol açabileceğini umuyor.”

Çalışma, Nature Cell Biology dergisinde yayımlandı.

Önerilen...

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir